11 Mayıs 2007

7-7-9

Azizlerim, bu yazı 2001 yılında SELVA KARCI tarafından yazılmış, o yılda altzine.net sitesinde yayınlanmıştır.Yazar adına daha sonra utandırıcı bir öğe olarak kullanmak yasaktır. :) Bu 7-7-9 hikayeleri 4 parçadan oluşmuş, 3ü yayınlanmış, 1'i hiç yayınlanmamıştır. Böylece dizinin hiç bitmemesi sağlanmıştır. Bu dizinin 2. hikayesidir. Yekta Kopan ve Murat Gülsoy tarafından geleceğin yazarı olarak adlandırılmıştım bu seriden sonra:)

EĞER BİR KEDİ ÇOK YERSE

7-7-9, karlı Çarşamba akşamı, gayet ışıklı salonunun köşesindeki küçük yuvarlak masasına oturmuş, gizli evraklarını tarih sırasına göre diziyordu. Bu arada hep evde giydiği o yeşil kedili pijamasına kırıntı dökerek o ünlü kahveli kurabiyelerden yiyordu. Bu sefer onları kendisi yapmamıştı, fırından almıştı. Son kalanları da Lovelace Kontesiyle ailesinin gizemini öğrenmek için Mısır’a gittiğinde yanına almıştı. Lovelace Kontesi kurabiyelerini sütle, 7-7-9 da sütlü kahvesiyle kemirmeyi severdi.

Kahveli kurabiyelerinin arasına karışmış olan bir çikolatalı kurabiyeyi de küçük ısırıklarla yerken, 7-7-9 evraklardan birinin yerinde olmadığını gördü. Neden hiçbirşey yerinde durmuyordu ki? Çikolatalı kurabiyenin geri kalanını da Lovelace Kontesinin süt kasesinin içine koyan 7-7-9, evrağın izini sürmek için tavanarasına çıktı.

Tavanarasının kapısını yavaşça itti. Eski ahşap kapı gıcırdayarak açıldı. Soğuk ve kar kokulu soğuk bir rüzgar 7-7-9 un yüzüne çarptı. Bu kapıyı da hala yağlamamıştı. Zaten tavanarasına çok sık çıkmazdı. İçinde bir sürü tozlu kıyafet, sandık ve oyuncak olan hatta birkaç fare bile yaşayan (oraya nasıl çıktıkları hakkında hiçbir fikri yoktu) karanlık, nemli ve sıkıcı bir yerdi. Sürekli de temizlenmek istiyordu. Tavanarasına gündüz girdiğinde kirişlerin arasından sızan bir parça ışık önünü görmesine yardımcı olurdu ama şimdi gece olmuştu, ışık falan yoktu. Gaz lambasını getirmediğini fark ettiği için merdivenlerden aşağı indi. Yukarı çıkıp lambayı duvardaki paslı uzun çiviye asınca oda aydınlandı ve 7-7-9 un gözüne daha hoş gözüktü..Gerçekten oldukça tozluydu. ‘Belki de biraz düzeltmeliyim’ dedi ve tozları önemsemeden eski bir sandığın önüne oturdu. Sandığın üzerine eskimiş altın kabartmalarla 7-7-9 yazılıydı. Altında da Latince bir cümle vardı. 7-7-9 bir an düşündü. Bu sandığı daha önce gördüğünü sanmıyordu. Latinceyi de mükemmel olarak bilmesine rağmen ne yazdığını anlayamamıştı. Sandığı biraz zorlayarak kaldırdı, evirdi çevirdi, başka bir yazı yoktu. Sandığın kilidi biraz zorlanınca açıldı. Paslanmıştı ve tahtası da şişmişti. Tavana baktı. Eriyen karlar damla damla 7-7-9 un uzun sarı saçlarına akıyordu. Soğuk içine işlemişti. Sandığı sürükleyerek eski kapıdan çıkardı, yavaş yavaş merdivenlerden indirdi. Aşağı indiğinde Lovelace Kontesi sandığın üzerine sıçradı. Belli ki bu sandık işi hoşuna gitmişti. Onun için araba görevi falan görüyor olmalıydı.

Dışarıdan bakan bir kişi 7-7-9 u, sandığının başında merakla oturan Pandora’ya benzetebilirdi kolayca. Sandığı yavaşça açtı, ve içinden birkaç kitap çıkardı. Bunlar kap derileri eskimiş, kırmızı ve tozlu kitaplardı. O sırada okusun mu okumasın mı tam olarak emin olamıyordu. Daha sonra bakmak üzere kenara koydu. Sandığın altlarına doğru baktıkça sadece eski kitaplardan oluştuğunu gören 7-7-9, gerçekten çok ilgilenmişti. Bu kitapları daha önce gördüğünü hatırlamıyordu. Tabi insan kendi tavanarasından çıkardığı kitapları gördüğünde bu kadar şaşırmaması gerekir ama insan dedektif olunca gerçekten her konuda daha fazla düşünüp kendi halinde duran herşeyi sorunlu sanmaya başlıyor.

O sırada nereden geldiği belli olmayan bir rüzgar sandığın kapağını kapattı ve sandığın bir kaç tahtası parçalandı. Az kalsın Lovelace Kontesinin kuyruğu sıkışacaktı. 7-7-9 ayağa kalktı ve rüzgarın nerden geldiğini öğrenmek için büyük bir araştırmaya girecekken, tavanarasının kapısını açık bıraktığını gördü koşarak çıktı ve kapıyı kapattı. Dışarıda tipi vardı. Her yer karla kaplanmıştı. Aşağı indi ve yeniden oturdu. Kitaplardan birini eline aldı; kedilerden, onların davranışlarından, yıldız hareketlerinin kediler üzerindeki etkilerinden bahsediliyordu. Kitabın sonlarına doğru, çok yiyen kedilerin ne yapmaları gerektiği anlatılıyordu. Bazı yerlerde yazı çok okunaksız hale geliyordu. Acele yazılmış sayfalar vardı. Ama bazı sayfalarda yavaş ve tek kelimeyle mükemmel yazılmıştı. Diğer kitapta da bu tip bilimsel veriler bulunuyordu. Kitabın sayfalarından birinden hop diye 7-7-9u n kucağına aradığı gizli evrak düştü. Ama 7-7-9 bunun nasıl olduğunu pek fazla düşünmedi çünkü önünde yoktan var olmuş koca bir sandık vardı. Sandığın başına geri döndü.

Sandıktaki kitapların arasından bir takvim çıktı. 1785 tarihli bir takvimdi bu. 31 Aralık işaretlenmişti. 7-7-9 o günün de 31 aralık olduğunu hatırladı. O zaman bugün yılbaşıydı. Ama 7-7-9 hiçbir hazırlık yapmamıştı!

Hiçbir yılbaşında evine biri gelmezdi. O günü herkes ailesiyle beraber geçirirdi ve hepsi çok neşeli olurdu. Ayrıca herkes birbirine hediyeler verirdi. Ama 7-7-9, bütün gece kedileriyle oturur, onların tüylerini tarardı. Tabii ki böyle çok mutluydu ama bir yılbaşı olsun biri gelip ona bir hediye verse fena olmazdı yani. Sadece geçen yılbaşında bir adam gelmişti. 7-7-9 onu daha önce hiç görmemişti ama yine de öyle mutlu olmuştu ki... Hatta onu evine davet bile etmişti ama adam bunu reddetmiş, bir de üstüne üstlük ‘Termit’ ailesinin nerede yaşadığını sormuştu. 7-7-9 un içinden tozlu yerlerde demek geldi ama yan apartmanda demekle yetindi. Adam giderken de ona bir tane kahveli kurabiye verdi.

Bu yılbaşı da kimse gelmeyecekti. Sandığı unutup bodruma indi ve yılbaşı ağacını çıkardı. Dallarını kırmamaya çalışarak merdivenlerden yukarı sürükledi, salonun ortasına kurdu ve süsleri üzerine takmaya başladı. Olabildiğince yavaş yapmaya çalışıyordu ki çabuk bitmesin. Lovelace Kontesi de burnuyla bir yıldızı gösteriyor, sonra arkasını dönüp kuyruğunu sallıyordu. 7-7-9 eğilip yıldızı Lovelace Kontesinin kuyruğuna taktı. 7-7-9, saatlerce ağacı değişik süslerle süsledi. Bir sürü parıldayan ve renkli süsü ağacın dallarına astı. Birkaç tepsi de kahveli kurabiye yaptı. Sonra bahçedeki kedileri eve davet etti ve onlarla küçük bir parti yaptı. Evine kediler gelmişti, tamam, ama hiçbiri ona hediye getirmemişti. Ayağa kalktı ve sandığı gördü. O zaman anladı ki ona verilebilecek en güzel hediye üzerinde adı yazan, yani zaten onun olan bir sandık dolusu çözülmeyi bekleyen sırdı.

7-7-9

Hiç yorum yok: