19 Ekim 2008

bu savaşa kim şiir yazacak?

Fazıl Hüsnü Dağlarca...
Sen bilemezsin benim 3. sınıfta nasıl heyecanlandığımı 10 kasım anma töreninde.O gün benim saçımda beyaz geniş bir kurdele vardı.Annem firketeyle tutturmuştu bu beyaz, geniş, parlak yüzlü kurdeleyi.Sesim nasıldı acaba? Şimdiki gibi miydi acaba? Kalbim duracak gibiydi.Çok büyük bir sorumluluktu bu. Kürsünün tam yanında duruyordum.Bir kasım ayı, çok soğuktu. Ama törendi bu, mont giyilmezdi.Ben de giymemiştim zaten...Çok üşüyordum, bacaklarımın arasından rüzgar geçiyordu.Bir elimde şiir bir naylon gömleğin içinde, etrafa bakınıyordum, sıramı bekliyordum. Şiir çok uzundu. Upuzun bir şiir. Ben ezberlemiştim ya neyse...Çok korktum.Merve Acarsoy dediler.Eyvah benim bu dedim ...Mikrofonu nasıl tuttuğumu bile hatırlıyorum.Elimle dokunuyordum mikrofona oysa o zaten sabitti.Yüzmeyi ilk öğrendiğinde su üstünde kalmak için boynunu dışarda tutarsın ya hani, çeneni dışarı çıkarırsın öyle bir şeydi işte.
Hata yaptım mı hatırlamıyorum, durakladım mı hiç hatırlamıyorum. Tek hatırladığım çok güzel olduğu ve çok alkışlanmış olmamdı. Ben küçükken veliler gelirlerdi törenlere ve gerçekten gözyaşı dökerlerdi inanmazsınız...Başarmıştım.Kalbim ağzımdan çıkacaktı.Bitmişti.Ben alkışlanınca , iltifat edildiğinde bana donar kalırım.Tepkisiz sessiz sessiz gülerim içimden. O zamanda gülmüştüm içimden.Bitti ,yaptım demiştim.
Ben Fazıl Hüsnü Dağlarca'nın şiirini üç kere ilkokulda, bir kere ortaokulda ve bir kerede lisede okudum.Hep aynı şiir.Hep Elif in kağnısının öyküsü ve öküzler.Ağlamak gelirdi içimden bazen. Dua gibi birşey olmuştu artık benim için.
Ben artık törenlere çıkıp şiir okumuyorum.Şiir de okumuyorum zaten. Okuyamıyorum. Şiir kitabı da almıyorum.Alamıyorum. Ama bugün düşündüm. Peki kim savaş şiiri yazacak?
Kim ölen bu çocuklar için şiir yazacak? Ve ben nasıl onlara yazılmış şiirleri okuyup ağlayacağım onların ruhlarını ve benimkini nasıl besleyeceğim? Kim anlatır ki üç beş çocuğu? Annelerinin yanından ayrılmış, belki kola içip hamburger yiyememiş, belki hiç bir kızı öpmemiş bu çocuklar için kim şiir yazar? Geceleri soğukta ne yaparlar bu kürt türk çocuklar? Bu esmer ,kara çocuklar? Belki hiç sarhoş olmamışlardır, hiç sevişmemiş, hiç sevdikleri kıza seni seviyorum diyememişlerdir. Kim anlatacak onların savaşını? Onların bizim için can verdikleri bu adsız savaşı ...Savaş kötü ,savaş kötü, savaşmayalım, barış olsun, barış güzel ...Tamam da b u savaş ne zaman biter? kimi vurmalı? kimi dövmeli, kime işkence etmeli, kimi sürmeli, kimi patlatmalı bombalarla? istanbul u patlatalım, izmir i yakalım, ankara yı yağmalayalım. ama bitsin bu savaş. bayramlar, bayram ertesileri hep savaşlar olmasın artık. kara çocuklar ölmesin. çocuklar hamburger yiyip kola içsinler.reklamlarda gördüklerini alabilsinler. bir değil bir sürü defterleri olsun ve Fazıl Hüsnü Dağlarca okuyabilsinler. Törenler olsun Atatürk ü anma törenleri ve kürt çocuklar onu ve onun yanında can veren türk, kürt, ermeni, çerkez vatandaşlarımızı anabilsinler. Törenlerde yoksulluğu anlatsınlar, açlığı kurtuluş şsavasındaki ve nasıl kovduğumuzu düşmanı ...bu allahsız, kitapsız zavallı bilim kurgu kurbanı gavurları nasıl kovduk biz burdan...Urfa dan maraş tan antepten nasıl attık öteye daha öteye...izmir nasıl türk oldu? nasıl gönderdik? daha çok şiir daha çok anı, hatıra yazısı olmalı, Ata nın sözleri hani her kurşunkalemle yazdığımız o sözleri yazalım, altını kırmızı kalemle çizelim, gerekirse yanına yıldız koyalım ,okuyalım.burda düşman yok düşman bu toprakta değil, düşman uzakta daha soğuk ,az güneş gören yerlerde. düşman incirin, nar ın , kayısının, çayın olmadığı yerlerde. düşman sıcakta, deniz kıyısında, bizim bembeyaz dağlarımızda olamaz.kandil dağı düşman olamaz. düşman kekik çıkmayan dağlarda, köpeklerin gel dendiğinde gelmediği yerde...oradaki çocukların saçları siyah olmaz, kıvırcık olmaz.oradaki çocuklar çok şeker ve çikolata yer.ama bizim burda çikolata yiyemez çocuklar. Kandırmasalar esmer çocukları, vermeselar ellerine silah.onlarda okuyabilse.İstanbul u görebilse...Ve denizi görebilseler. biraz deniz biraz dalga , martıları görseler.yürüyen yürüyen masum istanbulluları, fakir istanbulluları görseler.biz değiliz düşman, biz düşman olamayız. biz de sizin gibiyiz. biz de sizinle aynı ezanı dinliyoruz, aynı çayı içiyoruz. bizi değil , biz sizinle birlikte düşmanı kovalım burdan. kitaplardan, yasalardan, mahkeme kararlarından düşmanı, avrupa denen bu düşmanı kovalım içimizden.
MERVE ARCASOY

12 Ekim 2008

AKTÜALİTE

Aktüalite dediğimiz şey, günlük günü gününe takip edilen güncel haberlerdir.Aktüeliden kasıt intellektüel haber değildir.Öncelikle bunu belirtmek isterim.Ve de buradan günümüz haberlerine...
En çok dikkatimi çeken şişli de yakalanan Ezgi kod adlı pkk militanıdır.Kendisi şişli de yüklü miktarda patlayıcı maddeyle yakalanmıştır.Birkaç gün öncesine kadar Gaziosmanpaşa da görülmüş, sığındığı evi gizlenmek amacaıyla kullanmıştır, kimbilir belki plan yapıp katliamını programlamaktadır.Ezgi kod adlı pkk militanı ve militanın da ötesinde bir terörist olan bu şahıs korkunç bir katliamın uygulayıcısıdır.Bu genç pkk lı belki de istanbul un en şık semtlerinden birini içinde barındırdığı güzel insanlarıyla imha edecekti bugün yakalanmasaydı.Hamile giysisini kamuflaj olarak kullanmıştır.Ne acıdır bir hamile giysisi o bir anne giysisidir, doğmamış fakat var olan bir kişiyi taşır anne.Anneler çocuklarını dünyaya getirirler ve bizim ülkemizde bu doğan çocuklar üçer beşer pkk kurbanı oluverirler.Böyle bir sınıf vardır Türkiye de kaybedenler sınıfı, hakları olmayan fakat sorumlulukları olan bir vatandaş sınıfı.Onlar oy kullanırlar vatandaşlık görevlerini yerine getirirler fakat hak hukuk onlara onların köyüne cenaze arabalarına uğramaz.Onlar da yakında unutulur birer mezarlık iki istiklal marşı, biraz çelenk ve takım elbiseli insancıklar birer uçağa atlar gelir bu köye bu köycüğün cenazesine ve ^^ Başınız sağolsun^^ denir.Yaşama hakkı, düşünce özgürlüğü...Pkk sorununa çözüm bulmak bana düşmez.Ben bilmem.Karşımızda bir devlet olmaksızın nasıl masaya oturabiliriz??? Ya da şöyle diyeyim lanet olsun içimizdeki devlet kurma aşkına!
Ekonomik kriz...Dolar çok yüksek değil diyor Sayın Başbakan.Öyle diyorsa öyledir.Yaşasın Atatürk! Yaşasın İslam! Tekbir Allah! Laiklik evet evet onu da söyliyeyim, Yaşasın laiklik! Lanet olsun capitalist sistemin demokrasisine, eğitimsiz demokratik seçmene, müslüman olup laik olunmaya...
Ergenekon...
Susurluk davasını ve bunun gibi birçok olayı bilmediğim gibi bunu da bilmiyorum.Tek bildiğim öyle birşey olmadığıdır.Olduğuna inanlara da acıyorum.Çünkü '' yaa tabiiki var Merve ! '' diyenlere de gerizekalısınız diyorum.Ergenekon dan ötürü içerde olan askerlere de Ahmet Kaya'dan Şu metrisin Önü türküsünü armağan ediyorum.
Bu pembe lapsüs sayfasına yakışır tek haber ALTIN PORTAKAL ın yapılıyor olmasıdır.TEk uluslar arası sinema ve oyuncu organizasyonu sanırım tam emin değilim.Sanatçılarımız kendinilerini hollywood starı hissetsinler , hakedenler var arada. Umarım iyi bir film ödül alır. Ve de spikerler ingilizce konuşurken saçmalamazlar.
Hrant Dink davası da kabak tadı verdi.Onun gibi hayatını kaybeden yüzlerce insan var. Onu düşüncesi bizim asıl problemimiz olan siyasi sorunlarımızla alakalı değildir.Evet o farklıydı, tamam doğruydu ama yeter. Baktınız halk benimsedi medya da doladı ağzına Hrant da Hrant...
Biraz da Mustafa , Ahmet , Mehmet diye yürüyün, mum yakın. Ya da daha çok majoriter olan Şiyar, Baran, Azat diye yürüyün.
Ne olduysa oldu Hrant Dink davasında... Aman şok gelişme...
Şanlıurfa’nın Suruç İlçesi’nde, DTP tarafından ’Kürtçe Dil Eğitimi’ isteğiyle sokakta düzenlenen eylemde küçük çocuklara Kürtçe eğitim verildi.Çocuklar harflere kelime örneği verilmesi istendiğinde, K’ye ’Kürdistan, G’ye ’Gerilla’, N’ye ’Nevruz’ şeklinde karşılık verdi. Eylem, Dikili Mahallesi’ndeki DTP Suruç İlçe Başkanlığı’nın önündeki sokakta gerçekleştirildi. İlk ders öncesi yaşları 6 ile 12 arasında değişen çocukların sık sık zafer işareti yaptı.
Benim hiç gitmediğim memleketim olan Urfa nın Suruç 'u ...Ne diyebilirim ki...İnsanların Barselona ya da Perpignan da ne kadar katalanca konuşma hakkı varsa onların da o kadar Kürtçe konuşma hakkı vardır.Tıpkı bir Karadağlının ( ki onların bir devleti var) Belgrad ta Karadağca konuşması gibi...
Bodrum’un Mumcular Beldesi’nde turizmci 19 yaşındaki Reşat Ağır’ın evinin bahçesindeki 9 aylık Alman Kurdu Lisa, av tüfeğiyle vurulmuş bulundu.Dün sabah saatlerinde meydana gelen olayda, Reşat Ağır’ın evinin bahçesindeki Alman kurdu Lisa’ya çok yakından ateş edildi. Silah seslerini duyarak dışarı çıkan Ağır, köpeğini kanlar içinde buldu. Ağır’ın otomobili ile Bodrum’daki Atlantis Pet Hospital’a getirerek tedavi altına alınmasını sağlandığı Lisa’ya ilk müdahaleyi veteriner hekim Rami Özer yaptı. Lisa’nın karnının sağ tarafından giren av tüfeği fişeği ve yaklaşık 200 saçma çekilen röntgende tespit edildi. Özer, köpeğin karnındaki fişeği çıkarmasına rağmen vücudun tamamına yayılan saçmaları çıkaramadı. Kanaması kısmi olarak durdurulan Lisa yaşama mücadelesi veriyor.
Ağlamamak elde değil...Tek istediğim Heidi gibi kırlarda , hayvanlarımla koşabilmek ve de kışın çam ağaçlarının da altında yatabilmek karlı günlerde...Köpeklere sarılarak yuvarlanmak ve köpeklerle konuşmak...Benim küçük güzel ayşem gibi yüzlerce insanımsı köpeklerle birlikte olmak...
N.B: Urfalı olmak kürt olmak demek değildir, Kürt değilim, olsaydım da bundan yana sıkıntı duymazdım.
MERVE ARCASOY

05 Ekim 2008

Hayat Güzeldir

Hayat güzeldir
Temizlik malzemeleri varsa evinde bir pazar günü,
Viledanın sopası laçka olmadıysa henüz,
Su dolu kovayı merdivenlerden çıkarırken
Takılıp düşmüyorsan eğer,
Elektrik süpürgesinin hortumu hala yerindeyse
Saç tellerin yerlerde değilse artık
Çay demleyecek bir de çaydanlığın varsa
Hayat güzeldir
Ve de temizlik imandan gelir.

Merve Arcasoy
Nota Bene: Eğlendim!


Her Şey Sende Gizli
Yerin seni çektiği kadar ağırsın,
Kanatların çırpındığı kadar hafif..
Kalbinin attığı kadar canlısın,
Gözlerinin uzağı gördüğü kadar genç...
Sevdiklerin kadar iyisin,
Nefret ettiklerin kadar kötü..
Ne renk olursa olsun kaşın gözün,
Karşındakinin gördüğüdür rengin..
Yaşadıklarını kâr sayma:
Yaşadığın kadar yakınsın sonuna;
ne kadar yaşarsan yaşa,
Sevdiğin kadardır ömrün..
....................

Can Yücel
Koyan: Merve Arcasoy

ESKİDEN BİLMEZDİM YALNIZLIĞI


Eskiden bilmezdim yalnızlığı
Bir ağaç nasıl yalnız değilse ormanında
Bir çiçek kendi dalında
Eskiden bilmezdim yalnızlığı
Yalnızlığın içinde
Şimdi yalnız, yalnız mıyım
Kopuk muyum dalımdan
Uzağında mı kaldım ormanın

Yılmaz Güney
Koyan:Merve ARCASOY