20 Temmuz 2007

çok sıcak bir havada filmi izlemeyi kesip yazdım.içimi döktüm.

Hiçbir kalp onunki kadar geniş değildir heralde.alabildiğine geniş…bilmediğim bilemediğim kadar geniş.istanbul u onun kadar iyi tanıyan yoktur.istanbullu yu onun kadar iyi tanıyan da yoktur.anadolu dan gelmiş İstanbulluyu ondan başka kimse tanımaz.bir tek o tanır ve o izletir insanlara.türkçe sözlükte ne kadar olağanüstü ye eşdeğer sözcük varsa onun için mutlaka kullanılmıştır.ben kendi memleketimi onun gözünde gördüm.babamın memleketinin şivesini onun filmlerinde dinledim.türküleri onun filmlerinden çalıp ezberledim.çok küçükken hiçbişey bilmezken onun filminin sonunda ağladım.o günü o kadar iyi hatırlıyorum ki…ablam o zaman kolej sınavına girecekti.bizim üst kat komşumuzun kızı Galatasaray lisesini kazanmıştı.biz de aynı şeyi ablam için istemiştik.düşünün o seneyi…annemin hırsının daha yeni yeni patlak verdiği zamanlar.kimse bilmez meral in o kadar eğitim tutkusuyla dolup taştığını .işte o zaman belli oldu.neyse o sene korkunç bir sene.her yer test kitabı…ben ağlıyorum arada melike gel oyun oynayalım diye.annem bizi capitol e götürdü melike’nin kafası dağılsın biraz diye.sinema gişesinin önüne geldik. İki öğrenci bir yetişkin yavuz turgul filmi eşkıya ya bilet aldık.zaman doldu,film bitti.biz ağladık.ben filme ağladım.baran a ağladım.keje ye ağladım.eşkıya ya ağladım.son sahneye ağladım.melikeye ağladım.onun yorgunluğuna ağladım.küçücükken o lanet sınav için kendini paralamasına ağladım.oyun oynayamamıza ağladım.annem ağladı.melike çok ağladı.böyle bir film yok dünyada .böyle bir senaryo hiç duymadım.böyle bir film izlemeyeceğim bunu biliyorum.bu çok güzel…böylesi hiç olmayacak.bence İstanbul bir kadın.hem de çok fettan bir kadın.kurnaz,adamı doğduğuna pişman edecek bir kadın.onun her semti başka kadın.başka beden başka aşk…ama İstanbul un sahibi yavuz turgul.samatyanın sahibi taksim in sahibi.cihangir in sahibi.bütün kadınlar onun omzunda ağlayabilir, İstanbul un her semti.hepsi onun.cihangirdeki bütün sardunyalar onun mesela.benim çiçek pasajında oturduğum her masa da onun.rakı sofralarında ki her güzel sohbet onun…çok sinirli olduğunu söylüyorlar,kim sinirli değil?onun görünmezliği onun hikayeleri hersey amahersey bir başka…bütün türküler onun,bütün aksanlar,bütün halk onun.şener şen kime ait bilmiyorum.o da onun olabilir.ama uğur yücel bana ait olsun lütfen ,rica ediyorum.senelerdir içinde yaşadığım kenti bırakıp gidiyorum ben.ben bir kiracıydım bu kentte ,kiramı gözyaşlarım ve gülümsememle ödedim.depozitoyu almıyorum kalsın.geleceğim tekrar.ama sanki gitmiyorum da terk ediyorum gibi geliyor bana.alkazar da film izleyememekten korkuyorum.film leri ilk gösterime girdiğinde görememek…sanki yavuz turgul tanığım biri de onu da bırakıp gidiyorum…uğur yücel in benim gideceğimi bilmemesi ne garip…oysa o gitse ben bilirdim bile diyorum bazen tozutunca…insan tarlabaşında başı öne eğik biçimde yürümeyi bile özler gece.korkuyla şu iş bitse de bir eve gitsem dersin.gerçi bunu kızlar der.kaybedecek şeyleri olan kızlar…içerde gönül yarsı açık..bizim salon izliyor onu.bir ben varım evde.bu benim gerçek evim. bir başkası olacak başka bir yerde.insan nasıl yazar ki bunları? Nasıl bir Dünya çıkarır ortaya? Ya da nasıl bir Nazım çıkarır?peki bunu yazan bir insansa biz neyiz? Tamam sizi karıştırmayayım da ben neyim? Fırat nasıl akar kim bilir? Ya da incir ağacı diye bir şarkı var mıdır? Kürt kimdir? Kürtler kimdir? Nerede yaşarlar? Hepsi ölür mü? Peki neden ölürler? Ben bunların hiçbirini bi,lmem.bilmiyorum.onlar benden çok farklı değil onu biliyorum.gittiğim yerin başkenti çok sohbet edip çaylarını içtim.urfalıyım dediğimde beni hep kurmanci sandılar.varsın saysınlar ne olur ki?küçükken Kürtçe tekerlemeler bilirdim.babam söylerdi beni güldürmek için.hala hatırlıyorum bazılarını. Dedem kızardı bilmeden saçma sapan söylerdim onları.sonra bizim ortak bir sürü atasözümüz ve beddua mız varJ ay ben gidiyorum.geldiğimde uğur yücele tartışacağım neden beni aramadın diye.cevap veremez o da biliyor kabahatini.o hatalı ben değil.kaç kez rüyanda gördüm onu.bakın son kez söylüyorum.gerçi çok söyledim ama. Uğur yücel gelse bana evlenme teklifi etse herseyi bırakır evet derim.bunu bilsin bari.ben gideyim de filmin kalanını izlim.

MERVE ARCASOY

18 Temmuz 2007

Geçenlerde sarhoş oldum, komedinin daniskasıydı.
Öss sonrası tercih stresiymiş, sadece aileyle 3 hafta geçirmekmiş derken sıkıntıdan patlayan ruhum sirtaki yapmak istedi, karşı koyamadım. Ben de ne yaptım? Kalktım, doğduğum yere, yani Old English Pub’a gittim, Mr.Garson’a Smirnoff Ice Tea evlat, dedim. 4 dakikaya kalmadı hemen silindir bir bardak getirdi(hacmi: pirekarehaş). Hemen diktim tabii ve bir tane daha getir azizim, dedim -yalan tabii ki- yarısına gelmeden içimdeki afakanlar dansa başladı. Bayağı da sağlam dans ediyorlardı gerçekten.
Yarım dakikaya kalmadan afakan bahçesi oluverdim. Karşı koymak mümkün değildi, çünkü hard rock grubu getirmişlerdi yanlarında ve hazır bahçe bulmuşken bırakmak istemediler.
İşin en tuhaf tarafı da şu: Benim saçma sapan konuşmam gerekirken bütün bu Afakan Arkadaş Grubu Partisinin ardından, ben kalkıp yanımdaki zavallı korkmuş arkadaşıma ‘Eğer borsaya gireceksen Pınar Süt’le başla bu aralar şahlandı’ dedim.
------
SELVA KARCI

09 Temmuz 2007

ŞİİR (yazdık birşeyler)

HASAN AMCA’M

Odandayım şimdi
Küçücük dev kütüphanenin tam karşısında
Ördekli çerçevenin altında
Hasan Dede’nin biraz solunda
Oturmuş kitaplarına bakıyorum
Ne çok kitap çaldım buradan
Fark ettin bazılarını
Gelip gittikçe buralara
Ne ararsan vardı burada
Fransızı,almanı,ingilizi,rusu
Korkuyorum şimdi çocuklardan
Ya onlarda benimkileri çalarsa diye
Ben de gidiyorum şimdi
Senin gittiğin gibi
Kitaplarım kütüphanemde
Odama girenler epeyce
Epeyce kitap alan çocuk
Bıraktım,çalın hepsini
Yeğenlerim varsa
Bıraktım onlar da çalsın.


VAPUR

Barbaros Hayrettin İskelesi’ne
Koştum
Bakmadım kimselere
Omzum ağır
Kollarım ağırdı,
Poşetlerle.
Bilet gişesini buldum
Kalabalıkta.
Para üstü elimde
Bindim vapuruna
Kadıköy’ün.
Üşüdüm
Soğukluğunda
Gecenin.
Karardım karanlığında
Göğün, gecenin.
Ufuk çizgisi çoktan
Uyuyakalmıştı.
Dalgalar sallamış,
Ay ninni söylemişti.

GARİP
Türk Sanat müziği dinleten bana,
Parmakta sigara kokusunu özleten,
Kadehleri öptüren çoğu zaman,
Karnımda solucanlar gezdiren…
Rüzgarları görünce gülümsediğim,
Film karelerinde aradığım,
Şarkılardan çaldığım…
Eşref saatini bekleten,
Ay’ın şeklini kollatan,
Durup düşündüren…
Gazete kokusu,
Portakal kabuğu,
Pencere gıcırtısı gibi
Garip bir şey.
Düşmanıma verme!
Korkutucu,
Ürkek, ağlak bişey.
Dost musun?
Sevgili mi?
Yoldan geçen tanıdık mısın?
Buyur sen seç!
Ben seçemedim.
Gerisi olmayan, benim gittiğim senin kaldığın
Yerin küçük oğlan çocuğu;
Gülüp duran
Hüzünlenip bana anlatan
Aklımı karıştıran küçük mavicik
Ya konuş, mırıldan ufak ufak
Söyle ben de arıyorum şarkıları ,
Ben de garipsiyorum diye.
Ben de öyle gideyim,bavulumun içinde gelsin garip
Haleti ruhim.
Olmaz mı?


MERVE ARCASOY