21 Mayıs 2009

DEĞİŞİM

Merhaba sevgili lapsus okuyucuları ve yazarları,

Çok uzun zaman geçtiğini biliyorum.Hayatınızda birçok şey değişti.Buraya uzun zamandır kimse yazıyor,kimse ilgilenmiyor.Birşeyler yazılsa bunun kimseye zararı olmaz gibime geliyor.İplik makarası gibi aramızdaki ilişkilerin çözüleceğini hepimiz en başından beri biliyorduk ama basit olan bunu bilip,gerçekleştirmek.Eğer istersek bunu tersine çevirebiliriz.Hepimizin birbirimizden zevk almadığı anlar olmuş olabilir.Anlaşamadığımız noktalar,tartıştığımız konular muhakkak var ama bu bir engel teşkil etmemeli.Hepimiz birer yetişkiniz artık,kendi düşüncelerimiz,dünyalarımız var.Ben diliyorum ki bu koskocaman dünyanızdan bir parçanızı ayırın ve bu sayfada yayınlayın.Bunun hoşunuza gideceğini biliyorum, bu bir ilk olmayacak.Umarım beni anlarsınız.İlk adımı ben atacağım.Kendinize iyi bakın.Görüşmek üzere.

MERVE ARCASOY

19 Ekim 2008

bu savaşa kim şiir yazacak?

Fazıl Hüsnü Dağlarca...
Sen bilemezsin benim 3. sınıfta nasıl heyecanlandığımı 10 kasım anma töreninde.O gün benim saçımda beyaz geniş bir kurdele vardı.Annem firketeyle tutturmuştu bu beyaz, geniş, parlak yüzlü kurdeleyi.Sesim nasıldı acaba? Şimdiki gibi miydi acaba? Kalbim duracak gibiydi.Çok büyük bir sorumluluktu bu. Kürsünün tam yanında duruyordum.Bir kasım ayı, çok soğuktu. Ama törendi bu, mont giyilmezdi.Ben de giymemiştim zaten...Çok üşüyordum, bacaklarımın arasından rüzgar geçiyordu.Bir elimde şiir bir naylon gömleğin içinde, etrafa bakınıyordum, sıramı bekliyordum. Şiir çok uzundu. Upuzun bir şiir. Ben ezberlemiştim ya neyse...Çok korktum.Merve Acarsoy dediler.Eyvah benim bu dedim ...Mikrofonu nasıl tuttuğumu bile hatırlıyorum.Elimle dokunuyordum mikrofona oysa o zaten sabitti.Yüzmeyi ilk öğrendiğinde su üstünde kalmak için boynunu dışarda tutarsın ya hani, çeneni dışarı çıkarırsın öyle bir şeydi işte.
Hata yaptım mı hatırlamıyorum, durakladım mı hiç hatırlamıyorum. Tek hatırladığım çok güzel olduğu ve çok alkışlanmış olmamdı. Ben küçükken veliler gelirlerdi törenlere ve gerçekten gözyaşı dökerlerdi inanmazsınız...Başarmıştım.Kalbim ağzımdan çıkacaktı.Bitmişti.Ben alkışlanınca , iltifat edildiğinde bana donar kalırım.Tepkisiz sessiz sessiz gülerim içimden. O zamanda gülmüştüm içimden.Bitti ,yaptım demiştim.
Ben Fazıl Hüsnü Dağlarca'nın şiirini üç kere ilkokulda, bir kere ortaokulda ve bir kerede lisede okudum.Hep aynı şiir.Hep Elif in kağnısının öyküsü ve öküzler.Ağlamak gelirdi içimden bazen. Dua gibi birşey olmuştu artık benim için.
Ben artık törenlere çıkıp şiir okumuyorum.Şiir de okumuyorum zaten. Okuyamıyorum. Şiir kitabı da almıyorum.Alamıyorum. Ama bugün düşündüm. Peki kim savaş şiiri yazacak?
Kim ölen bu çocuklar için şiir yazacak? Ve ben nasıl onlara yazılmış şiirleri okuyup ağlayacağım onların ruhlarını ve benimkini nasıl besleyeceğim? Kim anlatır ki üç beş çocuğu? Annelerinin yanından ayrılmış, belki kola içip hamburger yiyememiş, belki hiç bir kızı öpmemiş bu çocuklar için kim şiir yazar? Geceleri soğukta ne yaparlar bu kürt türk çocuklar? Bu esmer ,kara çocuklar? Belki hiç sarhoş olmamışlardır, hiç sevişmemiş, hiç sevdikleri kıza seni seviyorum diyememişlerdir. Kim anlatacak onların savaşını? Onların bizim için can verdikleri bu adsız savaşı ...Savaş kötü ,savaş kötü, savaşmayalım, barış olsun, barış güzel ...Tamam da b u savaş ne zaman biter? kimi vurmalı? kimi dövmeli, kime işkence etmeli, kimi sürmeli, kimi patlatmalı bombalarla? istanbul u patlatalım, izmir i yakalım, ankara yı yağmalayalım. ama bitsin bu savaş. bayramlar, bayram ertesileri hep savaşlar olmasın artık. kara çocuklar ölmesin. çocuklar hamburger yiyip kola içsinler.reklamlarda gördüklerini alabilsinler. bir değil bir sürü defterleri olsun ve Fazıl Hüsnü Dağlarca okuyabilsinler. Törenler olsun Atatürk ü anma törenleri ve kürt çocuklar onu ve onun yanında can veren türk, kürt, ermeni, çerkez vatandaşlarımızı anabilsinler. Törenlerde yoksulluğu anlatsınlar, açlığı kurtuluş şsavasındaki ve nasıl kovduğumuzu düşmanı ...bu allahsız, kitapsız zavallı bilim kurgu kurbanı gavurları nasıl kovduk biz burdan...Urfa dan maraş tan antepten nasıl attık öteye daha öteye...izmir nasıl türk oldu? nasıl gönderdik? daha çok şiir daha çok anı, hatıra yazısı olmalı, Ata nın sözleri hani her kurşunkalemle yazdığımız o sözleri yazalım, altını kırmızı kalemle çizelim, gerekirse yanına yıldız koyalım ,okuyalım.burda düşman yok düşman bu toprakta değil, düşman uzakta daha soğuk ,az güneş gören yerlerde. düşman incirin, nar ın , kayısının, çayın olmadığı yerlerde. düşman sıcakta, deniz kıyısında, bizim bembeyaz dağlarımızda olamaz.kandil dağı düşman olamaz. düşman kekik çıkmayan dağlarda, köpeklerin gel dendiğinde gelmediği yerde...oradaki çocukların saçları siyah olmaz, kıvırcık olmaz.oradaki çocuklar çok şeker ve çikolata yer.ama bizim burda çikolata yiyemez çocuklar. Kandırmasalar esmer çocukları, vermeselar ellerine silah.onlarda okuyabilse.İstanbul u görebilse...Ve denizi görebilseler. biraz deniz biraz dalga , martıları görseler.yürüyen yürüyen masum istanbulluları, fakir istanbulluları görseler.biz değiliz düşman, biz düşman olamayız. biz de sizin gibiyiz. biz de sizinle aynı ezanı dinliyoruz, aynı çayı içiyoruz. bizi değil , biz sizinle birlikte düşmanı kovalım burdan. kitaplardan, yasalardan, mahkeme kararlarından düşmanı, avrupa denen bu düşmanı kovalım içimizden.
MERVE ARCASOY