25 Mayıs 2008

NBC

Hep diyorum bir çok şeyin başı önce sanat hatta sinema çünkü bir çok sanat alanin toplandiği bir dal 7. sanat hepsini kapsayan iste sinemada saklı bulamadiğimiz ilaç...

İnsan uzaklarda olunca daha da mi etkileniyor acaba? Yok yok türklüğümüzü daha iyi hissetiğimiz belkide daha iyi keşfettiğimiz için mi?

Assesment zamanina yakin bir süre projeleri düzeltmek ile kafami yoruyorken bu sözlerle kaybettim kendimi;

"i dedicate this prize to my lonely and beautiful country which i love passionately"

gözlerimi dolduran hatta hüngür hüngür ağlamama sebeb olan Nuri bilge Ceylan'a tebrikler ve saygılar.

Bu filmde emeği geçen herkese de teşekkürler, Türkiye'nin adını yine güzel bir sekilde insanlara hatirlatildigi icin...

Tutku ile sevdiği güzel ve yalniz ülkesine bu ödülü adıyor en iyi yönetmen nuri bilge ceylan

20 Mayıs 2008

işte başımın ağrıdır an...

Bedenin sınırlarını aşarak, kaygı nedir bilmeden, dışa vurumdur özü.

kirletmecem
varlığımın temiz bir boyutu olucak o, yeri geldiğinde paylaşacak başkaları ile tozlu parkeleriniden sahnelerin...

Korku dolu, yürek kalmayan bu dünyadan kaçmak için el sürülmemiş, bana özel. Hala kalbi olup atabilen bir yer...

bir tek el kıvırmada, bit rek gitar tınısında hissediyorum.

özledim sanırım...

var olabilmeyi

http://www.youtube.com/watch?v=100uRHytjzk
(izleyin lütfen - bu yazi bu videoyu izledikten sonra yazilmisitir)

Buse

08 Mayıs 2008



Bu cumartesi günü mezun olduğumuz lisemizin peynir ve şarap günü varmış(!).
Eleştireyim biraz.hiçbir zaman peynir günü organizasyonlarından tatmin olmadım.adam gibi elleri ceplerine gidip te olması gerektiği gibi bir peynir günü yapılmadı.he ne olur sanki yapılsa,yapılmasa nolur? Hiç de bir şey olmaz…imkanı olanlar vakti olanlar gitsin ve gitmek isteyenler…
Bir yıl içinde ne kadar çok değiştiğini anlıyorum artık.okul arkadaşlarımın nasıl da değiştiğini…facebook tan herseyi takip edebilir insan.her ne kadar çok vaktim olmasa da facebook la ilgilenmeye görüyorum ister istemez.çok şaşırdığım şeyler oluyor,çok üzüldüğüm bazen de çok güldüğüm…herkes bir şekilde yaşayıp gidiyor.en azından herkesin bir hayatı var.iyi kötü herkes kararlar vermiş.bazıları ise karar vermemeyi kendine karar edinmiş.bir de böyle deneyelim demiş.çok gençciz daha ama 35 yaşa çok da fazla zaman yok.20 yiz artık…bazı annelerin doğum yaptığı yaş,bazılarının üniversite de dirsek çürüttüğü amfilerde bazılarının da sabah 8 aksam 9 çalıştığı yaş…zaman çabuk geçecek…hiç meraklanmayın…gün gelicek facebook dan doğum,evlilik haberleri alacağız…
Herkes kendisi için en iyi olanı yapıyordur umarım.herşey yeri ve zamanında güzel,anlamlı…beş yıllık bir dönemdi…bazılarımız o kapıdan transit geçti elleri diplomasız.bazılarımız diplomalı ama güzel anısız,bazılarımız kenar köşede sessiz sessiz misafir misali oturup kalktı.
Artık kimse çocuk değil.zaman aklı başta tutmanın zamanı.boş hayallerden kimseye fayda gelmez…zaman sadece bizler için var.uyuklamanın ,kararsızlığın kimseye faydası olmaz.çok abla(!) gördüm karar vermemiş ve de kararsızlıktan tökezlemiş…kimse öyle olmasın…
Elbette ki yerimizde saymamalıyız ama başkalarına özenip de kendimizi de kaybetmemeliyiz.türk türktür,Fransız Fransız,Amerikalı Amerikalıdır,belki de Tibetli Tibetli(!)…
Özümüzü unutmamalı bize yapılanların karşılığını vermeliyiz.elbette bazı borçlar asla ödenmez.bunu ailesi olan bilir.ailesi olmayan da kurduğunda anlayabilir heralde ne demek olduğunu…hayat alım gücünden,pembe hülyalardan,Fransız modasından,amerikan rüyasından,İtalyan marka ayakkabıdan ibaret değildir ama düzensizlik ,salaşlık,boş komünistv hayaller ,lüzumsuz çekişmeler,küçük laiklik hikayeleri de değildir.hayat belki de gregoire samsa nın dönüşüm sabahındaki birkaç saattir ve bu birkaç saat çabucak geçebilir.
Kimse sizi unutmayacaktır.yıllar gececek ama yaptıklarınız her zaman anılacaktır.iyiler biraz zor duyulur ama kötüler…
Biliyorum çok zor bir denge kurmak…türk olup yabancı yerde yaşamak ve de çok şey öğrenmek hele hele İstanbul de yaşamış olmak çok ağır bir yük…meşakatli bir yol bizimkisi .
Dikkat edip yol kenarında stop ettirmemeli insan kalp denen şu ruh taşıyıcısını ve de beyin denen şu çıfıt çarşısını…
İsyanlar,inatlar boşuna…yalnız yaşayamazsınız,tanrı yı hiçe sayamazsınız.ben üzülmüyorum mutluyum diyemezsiniz.bu yol tek şerit değil çünkü…bu bir Ankara İstanbul yolu kadar ortalama değil…bir bodrum dönüşü hiç değil.
Normal insanlar gibi olmalı ,okumalı ,çalışmalı,evlenmeli,biraz daha yaşamalı ve ölmelisiniz.
Gerisi kimseye mutluluk getirmez…getirmeyecektir…
MERVE ARCASOY

06 Mayıs 2008

shine.

You’ll never see my eyes looking at yours,
My hand holding yours,
Never hear my heart beating close to you,
Never see this smile upon my face shining for you.
Cause, never will you try and make me.
Never you will take me.
Not that you don’t want me,
But because i won’t let you,
Get me down, get over and done.
With me.
So never will i let you,
See this face of mine,
Shine.

05 Mayıs 2008

yine...

gözü yaşlı ben yine karşınızda...

burada havalar gittiikce guzellesiyor sonunda yaz sicaklarini ingiltere nin korku dolu gri bulutlarina karşı seyre dalacagiz :))

sabah alisveris yaptim maksat bir iki parca bir seyler alip rahatlamak yeni gelen mevsimin verdigi anlik sevinc ile gecici bir sekilde mutlu olmak.

cumartesi gunu buradaki tek turk arkadasim zeynep'in dogum gunun kutlamasindaydim, aslinda erken bir kutlamaydi bu malesef kucuk bir ameliyet olayindan dolayi erkene almisti bu kutlamayi :) pek sevimli kucuk bahcesinde toplandik yerlerde oturduk mercimek kofteleri börekler neler neler yedik :) bir an dusundum etrafimndakiler kimler ben neredeyim... hayat nasil bir sey, bize neler yasatiyor, aklimin ucundan bile gecmeyen seyler bambaska insanlar bambaska hayatlar, bakislar, gülen yüzler... hepsi cok iyi insanlar, buradakilerce barbekü kanımca halis muhlis mangal daki et kokusu ile hafif ciseleyen yagmur ile güzel bir cumartesi oglenden sonrasiydi.

aksam cagdas dans gosterisine gittim o da ayri guzeldi bi baktim ne akdar yasli var etrafta, turkiye de ise hayatta izlemez o yastaki insanlar boyle modern isleri... aklima mart ayinda londra da duzenlenen flamenko festivali geldi yaklasik 1.5 saatte bitti program rafaela carrasco guzelmiydi oo superdi :) cagdas flamenko adina harika bir eserdi fakat o seyirci beni oldurdu nasil bir durgunluk nasil bir hissizliktir boyle, bu adamlar öküz baska bir deyisi yok dedim bir bis icin alkis mi dersin bir ki islik mi yok perde kapandi bir kere selamladilar ve dagildi herkes soke oldum ya bu flamenko nerede fiesta nerede o cosku nerede o duygular hani duende yi yakalamaya calismicak miydik? bu insanlar ne anlar dedim kendime, bir cingenenin ruhundan bir akdenizlinin sicakligindan gelen disavurumdan ne anlar bunlar!

sessiz ev... hoparlörden geliyor sevval sam'in sesi...

yalniz sanat yabanci soguk sicak ama sakin daginik bikkinlik ama biraz istek onemsizce yapilan gelecek düsünmekten yorulmak anlam verememek yaptiklarima yorulmak hersey fizik adina amac var ile yok arasinda bilmem ki mutlu ya da mutsuz korku dolu yok yok biraz cikolata biraz cay ne olur bilmem ki kos kos nereye kadar yaktin mi o kalorileri nolucak senin bu halin kimse anlamiyor ki kimin icin ....

bazen aramiyor degilim hani sicak bir gülüş sadık bir omuz hani arada başımı koymak icin...

Buse